Gürleyik Şelalesine Hangi Otobüs Gider? — Yolculuğun Felsefesi Üzerine Bir Deneme Bir filozof, yolculuğa çıkmadan önce haritaya değil, kalbine bakar. Çünkü her yol, varıştan çok bir anlam arayışıdır. Gürleyik Şelalesi’ne giden otobüsü sorduğumuzda aslında sadece bir güzergâhı değil, doğaya, varoluşa ve kendimize giden yolu da sorarız. Bu yazı, bir otobüsün rotasını değil, bu sorunun ardındaki etik, epistemolojik ve ontolojik katmanları aralayacak. 1. Bilginin Kaynağı: “Gürleyik’e Hangi Otobüs Gider?” Sorusunun Epistemolojisi Bilgiye ulaşmak için ilk adım, neyi bilmek istediğimizi fark etmektir. “Gürleyik Şelalesi’ne hangi otobüs gider?” sorusu, görünüşte pratik bir meraktır; ancak derininde insanın bilgiyle kurduğu ilişki yatar. Bu soruyu sorarken,…
6 YorumEtiket: bir
Kaşıkçı Elması Kaç Karat? Efsaneyi Sarsan Sorular ve Rahatsız Edici Gerçekler Bu yazının başında pozisyonumu açık edeyim: “Kaşıkçı Elması kaç karat?” sorusunun tek cümlelik yanıtı, bu taşın etrafında örülen mitlerin üstünü örtmeye yetmiyor. Evet, sayıya saplanıp kalmak kolay; ama asıl mesele, sayının arkasındaki karanlık boşluğu görmek. Topkapı Sarayı vitrininde göz alan o taş, sadece bir mücevher değil; aynı zamanda belirsizliklerin, efsanelerin ve resmî anlatıların tartışmalı bir birleşimi. Rakamın Kendisi: 86 Karat — Peki Sonrası? Resmî ve yarı resmî kaynaklarda Kaşıkçı Elması’nın 86 karat olduğu belirtilir. Taş, Topkapı Sarayı Hazine Dairesi’nde sergilenir ve çevresi çift sıra halinde 49 “old-mine” kesim pırlantayla…
8 YorumÇok Gezen İnsana Ne Denir? Toplumsal Yapılar ve Bireysel Deneyimler Üzerine Bir İnceleme Bir Sosyolog Olarak: Toplumsal Yapılar ve Bireylerin Etkileşimi Sosyolojinin temel amacı, toplumsal yapıların ve bireylerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiğini anlamaktır. Bireyler, toplumsal normların ve değerlerin şekillendirdiği bir dünyada yaşamlarını sürdürürken, aynı zamanda bu yapıları da değiştirip dönüştürme gücüne sahiptirler. Bugün, “çok gezen insana ne denir?” sorusuna odaklanarak, insanların seyahat etme biçimlerinin toplumsal anlamlarını ve bu davranışların toplumsal yapılarla nasıl ilişkilendiğini keşfetmek istiyorum. Geçmişten günümüze, gezmek, yalnızca bir yerden bir yere gitmekten çok daha fazlasını ifade etmiştir. Gezi, toplumsal bir normdan öteye geçerek, bireylerin kendilerini ve dünyayı nasıl…
8 YorumYüz Göz Olmak Nasıl Yazılır TDK? Bir Filozofun Gözünden “Aşinalığın Ağırlığı” Felsefede bazen tek bir deyim, bir varlık anlayışını baştan kurabilir. “Yüz göz olmak” ifadesi de bunlardan biridir. Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre doğru yazımı “yüz göz olmak” biçimindedir — ayrı yazılır. Ancak bu deyim, yalnızca bir dilbilgisi meselesi değil; aynı zamanda etik, epistemolojik ve ontolojik katmanları olan bir düşünce alanıdır. Çünkü “yüz” bir görünürlük alanını, “göz” ise bilginin kapısını temsil eder. Peki, bir insanla “yüz göz olmak” ne anlama gelir? Nerede aşinalık, nerede saygı başlar ya da biter? Etik Perspektif: Aşinalığın Ahlakı Etik açıdan “yüz göz olmak”, bir sınır…
8 YorumKandela Temel Büyüklük Müdür? Işığın Hikâyesi, İnsanlığın Yolculuğu Merakla Başlayan Bir Işık Serüveni Bazı konular vardır ki bilim kitaplarının ötesine geçer; gündelik hayatımıza, hatta insanlığın tarihine dokunur. “Kandela temel büyüklük müdür?” sorusu da bunlardan biridir. İlk bakışta sıradan bir fizik terimi gibi görünse de, arkasında ışığın insanlıkla birlikte attığı adımlar, teknolojiden sanata kadar uzanan bir hikâye yatar. Bu yazıda sadece bilimsel verilerle değil, insan yaşamına dokunan örneklerle birlikte bu konuyu keşfe çıkacağız. Kandela Nedir? Işığın Ölçüsüne Dair İlk Adım Bir Mum Işığından Evrensel Bir Standarta “Kandela” kelimesi Latincedeki candela yani “mum” kelimesinden gelir. Çünkü ilk ışık ölçümleri, bir mumun yaydığı…
8 YorumTepegöz Neden Öldü? Gücün, İktidarın ve Toplumsal Düzenin Anatomisi Bir Siyaset Bilimcinin Merceğinden Mitin Anatomisi Siyaset biliminin temel sorularından biri, iktidarın nasıl kurulduğu ve neden sürdürülemediğidir. Bu soruya yanıt ararken, tarih kadar mitler de bize çok şey söyler. Dede Korkut’un destanlarında karşımıza çıkan Tepegöz figürü, sadece bir canavar değil; toplumun, iktidarın ve kurumların sembolik bir yansımasıdır. Peki, Tepegöz neden öldü? Bu sorunun cevabı, aslında iktidarın çürüyen doğasına, güç ilişkilerinin dengesizliğine ve toplumsal sözleşmenin bozulmasına dair derin bir siyasal analiz sunar. Tepegöz: İktidarın Vücut Bulmuş Hali Tepegöz’ü bir “canavar” değil, bir iktidar figürü olarak okumak gerekir. Tek gözü, tekil bakışı, yani…
4 YorumRadyoloji Cihazı Nedir? Felsefi Bir Bakışla Görünmeyenin Görselliği Bir Filozofun Merakıyla Başlayalım Bir filozof olarak, dünyayı anlamak için bakışımızı yalnızca görünenle sınırlayamayız. Gerçeğin dokusu, gözün erişemediği yerlerde gizlidir. İşte bu noktada radyoloji cihazı devreye girer: görünmeyeni görünür kılan modern bir araç. Fakat bir soru belirir: Görünenin ardındaki görünmeyeni açığa çıkarmak ne anlama gelir? Radyoloji cihazı yalnızca tıbbi bir makine midir, yoksa insanın “bilme arzusu”nun teknolojik bir tezahürü mü? Felsefi açıdan bu cihaz, sadece hastalıkları teşhis etmez; aynı zamanda insanın bilgiye, varlığa ve sorumluluğa dair kadim sorularını yeniden gündeme taşır. Görmenin gücü ile bilmenin sınırı arasındaki çizgi, radyolojinin kalbinde atar. Epistemolojik…
8 YorumGüç Kaybı Nasıl Anlaşılır? Zihnin, Bedenin ve Toplumun Sessiz Alarmı Bir Kavramın Katmanları: Gücün Yitimi Üzerine Güç kaybı yalnızca kaslarda hissedilen fiziksel bir zayıflık değildir; aynı zamanda zihinsel, duygusal ve hatta toplumsal düzeyde de kendini gösteren çok katmanlı bir olgudur. İnsan, tarih boyunca gücü varoluşun merkezi bir ölçütü olarak görmüştür. Antik Yunan’da “dynamis” yani güç, bir varlığın eyleme geçme potansiyeliydi; bu potansiyelin azalması ise sadece fiziksel değil, varoluşsal bir eksilme anlamına gelirdi. Güç kaybı kavramı, hem biyolojik hem de felsefi düzlemde “varlığın etkinlik düzeyinin düşmesi” demektir. Fakat bu düşüş nasıl fark edilir? Bu sorunun yanıtı, tarihin, bilimin ve insan deneyiminin…
6 YorumGonca Neyi Temsil Eder? İnsan Ruhunun Açılmamış Yüzü Üzerine Bir Psikolojik Analiz Bir psikolog olarak insan zihnini anlamaya çalışırken, çoğu zaman kelimelerin ötesinde sembollerle karşılaşırım. Gonca bunlardan biridir: açılmamış bir çiçek, olgunlaşmanın eşiğinde bir varlık, hem umut hem tedirginlik. Her bireyin içinde, henüz açılmamış bir gonca vardır. O gonca; kimliğin, potansiyelin, bazen de bastırılmış duyguların metaforudur. Gonca ve Bilişsel Psikoloji: Farkındalığın Öncesi Bilişsel psikoloji, insanın dünyayı algılayış biçimini inceler. Bir gonca, bu açıdan henüz farkına varılmamış bir düşünceyi, şekillenmemiş bir inancı temsil eder. Zihin, tıpkı bir tomurcuk gibi, bilgiyi katman katman işler. Bilinçdışı süreçlerde biriken deneyimler, uygun koşullar oluştuğunda bilinç…
8 YorumGenel Sekreter Atamasını Kim Yapar? Tarihsel Bir Perspektif Bir tarihçi olarak, geçmişin izlerini sürerken, zaman zaman küçük bir olayın ya da kararın nasıl büyük bir değişime yol açtığını düşünmeden edemem. Bugünün karmaşık yapılarında, genellikle bir rolün kimin tarafından üstlenildiği ya da atandığı, geçmişin dönüşüm süreçlerinden bağımsız değildir. Bu yüzden, genel sekreter atamalarını sadece bugünün meseleleri olarak görmek yanıltıcı olur. Geçmişin toplumsal ve yönetimsel yapılarındaki evrim, bugünün genel sekreterlik atamalarını da şekillendiren dinamiklerin temelini atmıştır. Peki, genel sekreter atamasını kim yapar ve bu süreç nasıl tarihsel bir evrim geçirdi? Geçmişten Günümüze Genel Sekreterlik ve Atama Süreçleri Tarihin derinliklerine bakıldığında, yönetimsel görevlerin…
8 Yorum